Uluslararası Ehl-i Beyt (a.s) Haber Ajansı -ABNA- Suudi Arabistan ile İngiltere’nin liderliğinde gerçekleşen ve 35’ten fazla devletin katıldığı “Deniz Güvenliği Ortaklığı” konferansı, bölgesel dengelerde yeni bir kırılma noktası olarak dikkat çekiyor. Askeri stratejik konular uzmanı Muhammed Huzeyme, el-Mesire TV’ye yaptığı açıklamada, bu girişimin Kızıldeniz’in askeri kontrolünü güçlendirmek amacıyla ABD ile tam uyum içinde gerçekleştirilen bir plan olduğunu belirtti.
Huzeyme, konferansın zamanlamasına işaret ederek, Doha Zirvesi’nin İsrail karşıtı açıklamalarının hemen ardından yapılmasının Suudi Arabistan’ın politik tutarsızlığına işaret ettiğini ifade etti. Uzman, Suudi yönetiminin sözlü olarak İsrail karşıtı duruş sergilerken, kara ve deniz üzerinden İsrail yanlısı projeleri desteklemeye devam ettiğini vurguladı.
Yemen üzerinden uygulanan deniz ablukasının kırılmasını hedefleyen bu ortaklık, Kızıldeniz’in önemli ticaret yollarını ve silah sevkiyat güzergâhlarını güvence altına almayı amaçlıyor. Huzeyme, Suudi yetkililerin ABD Merkez Kuvvetler Komutanı ile yaptığı görüşmelerin bölgesel askerileşmenin ABD ve İsrail çıkarlarıyla doğrudan bağlantısını ortaya koyduğunu belirtti.
Ayrıca, Suudi Arabistan’ın ABD-İsrail projesinde araç konumuna düştüğünü savunan Huzeyme, bölgedeki normalleşme çabaları, enerji projeleri ve Kızıldeniz’in askerileştirilmesi yönündeki girişimlerin başarısız olmaya mahkum olduğunu dile getirdi. Yemen direnişi ve Gazze ile Lübnan’daki direnişin stratejik dengeleri değiştirdiği, bu nedenle bölgesel işbirliğinin hedeflerine ulaşmakta zorlandığı vurgulandı.
Haberde, Kızıldeniz’in özellikle 2023 sonrasında Gazze savaşıyla birlikte gerilim hattına dönüştüğü ve Yemen güçlerinin İsrail bağlantılı hedeflere karşı eylemler düzenleyerek bölgeyi etkili şekilde abluka altına aldığı belirtildi. Buna karşılık ABD ve Britanya’nın bölgedeki deniz konuşlanmalarını artırarak çok uluslu güvenlik yapıları oluşturma çabasına girdiği kaydedildi.
Riyad’ın bu süreçte hem stratejik kırılganlığını hem de ABD-İsrail gündemlerine bağımlılığını artırdığı, iç ve dış politikadaki hassas dengeleri zorladığı değerlendirilmekte.
yorumunuz